TMMOB Artvin Temsilcisi Hakan Yavuz,  22 Mart Dünya Su Günü nedeniyle yazılı basın açıklaması yayımlayarak su kaynaklarının korunması, geliştirilmesi ve iyileştirilmesi gerektiğine dikkat çekti.

TMMOB’un  insan ve canlı yaşamının devamlılığı adına, su konusunda sağlıklı, adil ve sürdürülebilir çözümler üretilebilmesi için mücadeleye devam edeceğini belirten Yavuz açıklamasında şu ifadelere yer verdi:  “Ülkelerinin sürdürülebilir kalkınma hedeflerinde büyük önem arz eden su, insanların ve gezegenin sağlığı ve refahı için en önemli ihtiyaçlardan biridir. Ancak suyla ilgili amaç ve hedefler konusundaki ilerlemeler, dünya genelinde tüm hükümetlerin sürdürülebilir kalkınma gündemini tehlikeye atarak endişe verici bir şekil almaya başlamıştır. Bu sebeple, 1993 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından 22 Mart tarihi ‘Dünya Su Günü’ olarak ilan edilmiştir. İlk kez 1992’de Birleşmiş Milletler Çevre ve Kalkınma Konferansı’nda önerilen “Dünya Su Günü”, ülkelerin giderek büyüyen temiz su ihtiyacı sorununa dikkat çekmesi, içilebilir su kaynaklarının korunması, geliştirilmesi ve sürdürülebilir yönetimi amaçlarıyla kabul edilmiştir.

BM Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları (SDG) doğrultusunda, 2030 yılına kadar herkesin güvenli bir şekilde erişebilir temiz suya ulaşabilmesi taahhüt edilmiştir. New York’ta düzenlenecek olan 2023 Su Konferansında, su krizini çözmek üzere cesur adımlar atılarak bir Su Eylem Planı oluşturulması hedeflenmektedir.

İnsanlığımızdan Utanıyoruz İnsanlığımızdan Utanıyoruz

Hükümetler arası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) rapor ve çalışmaları dikkate alındığında, Akdeniz Havzasının küresel iklim değişikliğine karşı en hassas bölgelerden birisi olduğu görülmektedir. IPCC’nin öngörülerine göre küresel ortalama sıcaklıklar 1.0°C arttığında Akdeniz havzasındaki artış 1.5°C olacak ve yağışlar ise yüzde 12 azalacaktır. Yaşanan iklim değişikliğiyle birlikte sıcaklık artışlarının yanı sıra yağışlarda da düzensizlikler oluşması beklenmektedir. Başka bir deyişle kısa sürede daha şiddetli yağışların meydana getireceği seller ve taşkınlara vurgu yapılmaktadır.

Ülkemizde ise; hızlı ve çarpık kentleşme, kontrolsüz nüfus artışı ve göçmen akımı, endüstriyel faaliyetler sonucunda ortaya çıkan katı ve sıvı atıklar, katı atık depolama tesislerinin yanlış yer seçimleri, su havzalarının imara açılması, rant odaklı madencilik faaliyetleri, tarım alanlarında bilinçsiz gübre ve tarım ilacı kullanılması yerüstü ve yeraltı suyu kalitesini ciddi olarak tehdit etmekte ve su kaynaklarımız hızla kirletilmektedir. Meteoroloji Genel Müdürlüğü tarafından yayınlanan en son (2022-2023 su yılı) yağış raporuna göre; son 5 ayda yaşanan yağışların normallerinin yüzde 39 altında olduğu ve son 63 yılın en düşük seviyesinde olduğu belirtilmektedir.

Su kaynaklarının korunması, geliştirilmesi ve iyileştirilmesi, ihtiyaç önceliklerine uygun olarak sürdürülebilir bir şekilde kullanımının sağlanması öncelikli olarak çözüme kavuşturulması gereken bir sorun olarak önümüzde durmaktadır. Şehirlerimizdeki şebeke kayıp kaçak oranları halen mevzuatta tanımlanan hedeflere ulaşmamıştır. Su hizmetlerinin bir kamu hizmeti olarak sürdürülebilir bir şekilde verilebilmesi için sorumlu kurumların teknolojik imkân ve kabiliyetlerinin arttırılması ve liyakatli personel ile desteklenmesi önem kazanmaktadır. DSİ 2022 yılı faaliyet raporunda Türkiye’nin Yatırım Bütçesinden son yıllarda aldığı payın içme suyu projelerinin hedeflenen sürede tamamlanmasını mümkün kılmadığı belirtilmektedir. Çözüm olarak önerilen belirli ölçekteki belediyelerin içme suyu tesisleri işletmesinin yap-işlet-devret veya işlet-devret modeli ile ihale edilmesi suyun özelleştirilmesi anlamını taşımaktadır ki kabul edilemez bir öneridir.

Bireylerin ve toplumların sağlıklı, içilebilir, temiz suya her durumda koşulsuz ve bedelsiz ulaşması ve tüketim hakkı kısaca ‘su hakkı’ temel bir insan hakkı olan yaşam hakkı olarak görülmeli, suyun ticarileştirilmesinden ve su kaynaklarımızın özelleştirilmesinden vaz geçilmeli, su yönetim sistemlerine sivil toplum kuruluşları, meslek örgütleri ile halkın katılımını esas alan mekanizmalar geliştirilmesi hedeflenmelidir. Uluslararası sözleşmeler ve Anayasa’nın vermiş olduğu görev ve sorumluluk bilinciyle hareket eden TMMOB, insan ve canlı yaşamının devamlılığı adına, su konusunda sağlıklı, adil ve sürdürülebilir çözümler üretilebilmesi için, sağlıklı bir çevrede yaşama hakkının bir insan hakkı olarak ve kamusal bir anlayışla ele alınması gerektiğinden hareketle bilimi ve hukuku yok sayan, yağma ve talan uygulamalarının karşısında mücadelesini sürdürecektir.”

Songül Yılmaz

Editör: Haber Masası