Aktif Gazetecilik hayatına devam eden Sami Özçelik, gazetecilik mesleğinin zor ve ağır işlerden bir tanesi olduğunu söyledi. Gazetecilik mesleğinde mesai olmadığını, haftanın yedi günü 24 saat her an bir habere gidildiğini söyleyerek herkesin yapabileceği bir meslek dalı olmadığına dikkat çekti. Sami Özçelik”  Ağır işlerde çalışanlar her yıl için emekliliklerine 60 ila 90 gün eklerken bazı meslekler ise 180 gün ekstra yıpranma hakkı kazanıyor. Gazetecilerin mesaisi yoktur gecenin bir vaktinde her an bir habere gidebilirsiniz. Bu yangın, heyelan, deprem, kaza, cinayet, savaş olur” dedi.

Olumsuz Etkileri Süren Bir Faaliyettir.” Olumsuz Etkileri Süren Bir Faaliyettir.”

Türkiye de 15 bin gazetecinin işsiz olduğunu, maddi getirisi ve sosyal hakları en düşük meslek dalı olduğunu vurgulayan Özçelik, gazetecilik mesleğinde idealist, cesur ve çalışkan olunması gerektiğini ifade etti. Gazetecilik mesleğini severek ve isteyerek yapan insanların başarılı olacağını belirterek” Gazeteci olmak isterseniz öncelikle bu mesleği çok seveceksiniz. Başka işlerde asgari ücretle çalışılıyor. Bu, mesleğimiz ve meslektaşlarımız için büyük bir kayıp ve mesleğin geleceği için alarm durumudur. Taraflı iktidar bülteni haline dönüşmüş büyük gazetelerde yazı yazan, taraflı televizyonlarda köşe başını tutmuş, program başına yüklü para kazanan etiket yapmış, okullu alaylı gazeteciler,  mesleğimizin milli piyangonun büyük ikramiyeleridir. Bu mesleğe omuz vermiş zor şartlar altında geçinemeyen, iş bulamayan gazeteciler ise meslekte amorti bile değil! Gazeteciliği seviyorsanız yapabilirsiniz. Sevdiğiniz işi yapıyorsanız, o işte başarılı olursunuz” ifadelerine yer verdi.

Üniversitelerde verilen teorik eğitim ile alanda yapılan gazetecilik arasında fark olduğunu dile getiren Sami Özçelik “Gazetecilik mesleğini yazılı olarak anlatmak kolaydır. Çünkü bunun Üniversitesi, 4 yıllık bölümü, hocaları, dersleri var. Ancak ülkemizde şöyle bir gerçek var ki; yazılan ile uygulanan aynı değildir. Teoriyi öğreten hocaların hiç biri sokakta bir gün gazetecilik yapmamıştır ama gazeteciliği öğretmiştir. Bu durumda üniversiteden mezun olmuş bir gazeteci sahaya indiğinde büyük bir şaşkınlık yaşıyor. 4 yıl okuyarak, emek verdiği gazetecilik mesleğini yapmanın hatta yapamamanın ne zor olduğunu gördüğünde büyük hayal kırıklığına uğruyor. Teori ile pratiğin taban tabana zıt durumu ile karşılaşıyor” diye konuştu.

Gazetecilik mesleğinin özveri gerektirdiğini ve sorumluluk taşıdığını ifade ederek hızlı, sağlıklı ve doğru bilgileri kamuoyuna buluşturmak için çaba sarf edildiğini belirtti. Dünyada gazeteci olmak ve gazeteci kalmanın zor olduğunu vurgulayan Özçelik “Kamuoyunu basın meslek ilkeleri çerçevesinde doğru, dürüst ve tarafsız bir şekilde objektif olarak bilgilendiren gazeteciler, saygın bir meslek icra ederken, öte yandan ilk saldırı hedefi de olabiliyor ne yazık ki. Gazetecilik, büyük bir özveri gerektiren, her koşulda, günün her saatinde, haftanın her günü, üstelik tatil veya bayram yapmadan yerine getirilmesi gereken gerçekten zor bir meslek. Gazetecilik çok ağır bir meslektir herkes sırtında taşıyamaz. Büyük vebali ve sorumluluğu vardır. Gazeteci iseniz Everest’in başında fırtınalara karşı direniyorsunuz demektir. Everest’e çıkmaktan çok orada kalabilmek ne kadar zor ise ülkemizde ve dünyada gazeteci olmak, gazeteci kalmak aynı derecede çok zordur” ifadelerine yer verdi.

Basın emekçilerinin çalışma ve sosyal haklarının yaşanabilir seviyede olması gerektiğine dikkat çekerek “Gazeteciler, ülkemizde mesleklerini özgürce yapma olanakları bakımından, geçinebilme bakımından, dünya standartları bakımından, ne yazık ki geçmişten çok daha kötü koşullara sahip en önemlisi de itibar zedelenmesi yaşıyor meslek. “Güçlü toplum, güçlü basınla mümkündür” sözünün gerçek olabilmesi için, toplumun gazete okuma oranının yanı sıra, basın emekçilerinin yaşanılabilir bir seviyede olması gerekir” dedi.

Gazeteci Sami Özçelik, gazetecilik tercih edecek öğrencilere son olarak Atatürk üzerinden örnek vererek şu sözleri dile getirdi” Gazeteciliği tercih eden gençlerimiz için yine Atatürk’ten örnek vereceğim. Atatürk, Kurtuluş Savaşı’nı başlatmadan önce 6 Nisan 1920’de Anadolu Ajansı’nı kurdu. Yani Anadolu işgal altında. “Minber”, “İrade-i Milliye” ve “Hakimiyet-i Milliye” olmak üzere üç gazete çıkardı. Yaptıklarını ve yapacaklarını halka duyurarak kamuoyu oluşturmak isteyen Atatürk, Kurtuluş Savaşı'nı başlattığı andan itibaren basından destek almış ve basının gücünü en etkili şekilde kullanmıştır. Basının gücü bir anlamda buradan geliyor. Atatürk o zor şartlarda bile gazetecilik yapmış. Gazeteci olmak istiyorsanız gerçekten dürüst, cesur kararlı, idealist ve mücadeleci olmak zorundasınız.”

Gülşen MAKAR

Editör: Editör Masası