Aydın, 2024 yılı için memur ve emekli maaşlarına refah payı dahil olmak üzere yüzde 100,2 oranında artış isterken, 2025 yılı için ise memur ve emekli maaşlarına refah payı ile birlikte yüzde 58,4 artış talep ettiklerini söyledi.

Türkiye Kamu-Sen olarak 2012’den beri bu toplu sözleşme düzeninin değişmesi gerektiğini ifade ettiklerini aktaran Aydın, “İtirazlarımızı rezerv tutmak kaydıyla 32 yıllık tecrübemiz, kamu çalışanlarımızdan elde ettiğimiz veriler ve uzman ekibimizin titiz ve hummalı çalışmaları sonucunda 2024 ve 2025 yıllarına ilişkin olarak yapılacak 7. Dönem Toplu Sözleşme masasına taşıyacağımız konuları ve talepleri tespit etmiş bulunuyoruz. Buna göre, gerçekleştirdiğimiz teknik çalışmalar neticesinde ağırlığı personel rejimi ile mali ve sosyal haklarda olmak üzere 5 bölümde, 40 konu, 30 alt başlık altında ele aldığımız 403 talep ile toplu pazarlık masasına oturacağız.” dedi.

Aydın açıklamasında şu ifadelere yer verdi:

‘Yalancı Aranıyor’ Sahnelerde Buluşmaya Hazırlanıyor. ‘Yalancı Aranıyor’ Sahnelerde Buluşmaya Hazırlanıyor.

“Hepimizin bildiği gibi bundan önce gerçekleştirilen 6 toplu sözleşme süreci, kamu görevlilerinin ve emeklilerimizin mali ve özlük haklarına yeterli katkıyı sağlayamamış, yetkili sendikaların imzaladığı toplu sözleşmeler nedeniyle adeta dağ fare doğurmuştur. 

Gerek toplu sözleşme süresinin verimli kullanılamaması gerekse talepler üzerinde yapılacak pazarlık süresinin çok kısa olması nedeniyle toplu sözleşme görüşmeleri sorunlara çözüm üretme mekanizması olmak ve pazarlık yapmak yerine yalnızca sorunların dile getirildiği ama hiçbir önerinin derinlemesine tartışılmadığı bir istişare toplantısı halini almıştır.

Türkiye Kamu-Sen olarak 2012’den beri bu toplu sözleşme düzeninin değişmesi gerektiğini ifade ediyoruz. Bu nedenle her toplu sözleşme süreci, daha fazla biriken sorunların gündeme taşınmasına, çözülemeyen sorunların zamana yayılarak taleplerin artmasına neden olan bir kısır döngü yaratmaktadır. Bunun yanında kamu görevlilerinin maaş ve özlük haklarının toplu sözleşme yoluyla tespit edilmesi esas iken son yıllarda pazarlık masasında görüşülmeden, taraflardan görüş alınmadan yapılan birtakım düzenlemelerle karşı karşıya kalmaktayız. Bu durum da kamudaki yapının her geçen gün biraz daha bozulmasına, toplu sözleşmenin öneminin giderek azalmasına, sendikalara olan inancın kaybolmasına, istişare yerine keyfiyete dayalı uygulamaların artmasına neden olmaktadır.

Gördüğümüz kadarıyla sözde yetkili konfederasyon ve sendikaların bu duruma bir itirazları yoktur. Halbuki, istişare yapılmadan, muhataplarına sorulmadan gerçekleştirilen her düzenleme yeni sorunları beraberinde getirmektedir. Bunun en bariz örneğini ek gösterge ve ilave ek ödeme uygulamalarında gördük, memur maaş zamlarında yaşayarak tecrübe ettik. Ek gösterge konusunda, 1. dereceye gelmiş bütün kamu görevlilerine 3600 ek gösterge verilmediği için büyük bir mağduriyet oluşmuştur.

Memur maaşlarına yapılan artışların yetersiz olmasından dolayı kamu çalışanları geçim acziyetine düşmüştür. Son olarak getirilen 8 bin TL tutarındaki ilave ek ödemenin taban aylığa yapılmaması sonucunda emekli memurlar bu ödemeden faydalanamamış, memur maaşı ile memur emeklisinin maaşı arasındaki bağ tamamen kopmuş, emekli maaşları asgari ücretin dahi altında kalmıştır. Hal böyle olunca 22 bin TL’ye yükseldiği ifade edilen en düşük dereceli memur maaşına rağmen bu memurun emekli olduğunda alacağı maaş 9 bin 900 TL düzeyine kadar gerilemiştir.

Bu nedenle Türkiye Kamu-Sen olarak kamu görevlilerine ilişkin olarak yapılacak her düzenlemenin sendikalarla istişare edilerek gerçekleştirilmesinin, memurların ve emeklilerin mali ve özlük haklarına ilişkin her kararın toplu sözleşme masasından çıkmasının zorunlu olduğunu ısrarla vurguluyoruz. Buna ek olarak son dönemde statü hukukuna tabi olan kamu çalışanlarının maaş ve ücretleri, sözleşme hukukuna tabi işçi ücretleri ile kıyaslanmak yoluyla hesap edilmeye başlanmıştır. Bu durum memurların tabi olduğu statü hukukunun nitelik ve öneminin göz ardı edilmesine neden olmamalıdır.

Buna göre bu sene belirlediğimiz talepler çerçevesinde bir pazarlık yürütme ve bu süreci en verimli şekilde değerlendirme noktasında elimizden geleni yapma gayreti içindeyiz. Türkiye Kamu-Sen olarak belirlediğimiz sorunların çözüm önerilerini de ayrıca Kamu İşveren tarafına sunacak ve toplu sözleşme görüşmelerinde gündeme taşıyacağız.

Biz toplu sözleşme görüşmelerini, kamu görevlilerinin ve emeklilerinin kangrene dönüşmüş bulunan sorunlarının çözülebileceği tek yer olarak görüyoruz.  Bu bakımdan toplu sözleşmeden sonuç almak için öncelikle sistemin revize edilmesi gerektiğine inanıyoruz. 4688 sayılı Kanunun eksik ve yanlış hükümleri; toplu sözleşme görüşmelerini yalnızca mali ve sosyal haklarla sınırlayarak memurlarımızın yer değiştirme, atama, yükselme, disiplin, unvan değişikliği gibi sorunlarını yok saymakta; memur meselelerini adeta masa dışına atmaktadır.

Genel toplu sözleşme ile hizmet kolu toplu sözleşmelerinin birlikte yapılmasından dolayı süreç bir keşmekeşe dönüşmekte, hiçbir konu yeterince tartışılamadan toplu sözleşmelerin sonuna gelinmektedir. Takdir edilmelidir ki, farklı statülere ve farklı çalışma koşullarına sahip, 11 hizmet kolunda bulunan ve sayıları 4 milyona yaklaşan kamu çalışanının, 2 milyon dolayındaki emeklilerle birlikte 6 milyon kişinin sorununun 3 haftalık bir sürede tartışılıp çözülmesi oldukça zordur. Türkiye Kamu-Sen olarak genel toplu sözleşme ile hizmet kolu toplu sözleşmelerin birbirinden ayrılarak farklı zaman ve zeminlerde gerçekleştirilmesinin daha uygun olacağına, toplu sözleşme sisteminin ancak bu şekilde etkili ve verimli sonuç üreteceğine inanıyoruz. Biz bütün bu olumsuz koşullara rağmen üzerimize düşen görevi yerine getirecek ve kamu görevlilerinin haklarını bütün imkânlarıyla korumaya ve geliştirmeye çalışacağız.”

Haber: Emine OCAKÇI

Editör: Editör Masası