Suriyeliler 12 yıl önce sığınmacı olarak geldi. BOP kapsamında üretilmiş bir suni iç savaş sonrası, Türkiye kapılarını Suriyelilerle açtı. Sanki civarda başka ülke yokmuş gibi! Bütün sığınmacılar Türkiye’ye dolduruldu.

Geçmişte Özal zamanında 80’lerde Irak’tan Güneydoğuya yüz binlerce sığınmacı dolduruldu. Gerekçe Saddam’ın kimyasal silah kullanıp 5 bin insanı katlettiği yalanıydı. Bunun büyük yalan olduğu Körfez Savaşları sonrası ABD’de açıklanacaktı.

Ama amaç hasıl olmuştu bile! Irak çoktan üç parçaya bölündü! O günden sonra 3 parçadan ibarettir! Bu kez hedef olarak bizi seçmiş durumdalar. O zaman yüz binlerce mülteci geldi. 2010 yolundan sonra milyonlarcası geldi! Nüfusunun 8’de 1’i mülteci olan başka dünya ülkesi yoktur!

Üstelik Türkiye kendi ekonomik sıkıntılarıyla boğuşurken milyonlarca sığınmacı , mülteci aldı. O gün bugündür ülkemiz belini doğrulatmıyor!

Hep geriye daha geriye gidiyoruz. Bu kötü gidişatın bir numaralı nedeni bu ijen bundan hiç söz edilmemesi ise daha da vahim!

Kırk yıl önce Saddam bahane edildi. Irak parçalandı! Kırk yıl sonra Beşar Esad bahane edilmişti! Ancak bu kez farklı bir durum var. Esad yine devlet başkanı.

Suriye-Türkiye sınırında emperyalist BOP projesi sahibi ülkeler var. ABD, RUSYA, AB ülkeleri, ÇİN ve bunun yanında  PKK, PYD, el nüsra, IŞID, gibi terör örgütleri var. Şu soruyu sormak lazım; burada ne var ki bütün akbabalar toplanmış?

Sorun ESAT idiyse ESAT orda duruyor ve hepsi diplomatik ilişki kurmuş durumda. Hele Türkiye-Suriye noktasında öyle kötü bir politika uyguladı ki anlatmak imkansız!

Sonuçta kabak adeta başımıza patladı! Ekonomimiz korkunç bozuldu! Kiralar patladı, Dolar dünyada en çok TL’yi ezdi.

Topraklarımız, evlerimiz, tüm varlıklarımız varlık fonundaki tüm milli varlıklarımız dolar karşılığı  el değiştiriyor beyler!

Bulgar Leva’sı bile 10 kat arttı. Edirne’den alışverişe giren Bulgarlar talan misali alışveriş yapıyor! İflasın eşliğine geldik.

Toplumsal huzur kalmadı,

insanlar yarınlarından endişe ediyor! Suriyelileri bu şekilde ülkemizde tutmaya devam edersek kaçınılmaz son bizi bekliyor.

Geçtik gitmelerini, Suriyelilerin ve diğer mültecilerin ülkemiz için çok kıymetli olduklarını savunanlar var!

Orda savaş yok, bayrama da gidiyorlar. O zaman Neden ülkelerine kalıcı şekilde geri dönmüyorlar? Can alıcı soru bu olmalı! Şimdi biz buradan gitmeyiz diyorlar! Böyle bir şey olabilir mi?

Sonra neden milyonlarca sığınmacıyı  bize yığdılar da diğer ülkeler yani orada BOP Savaşını başlatan ülkeler bu yükü paylaşmadı? Bunu etraflıca hiç düşündünüz mü?

Değerli dostlar; Hiç bir ülke böylesine büyük kalabalık mülteci kabul etmez. Çünkü bilir ki başına büyük bela açılır!

Karşı çıktığınızda bizim içimizdeki sözde evrensel,  insancıl, çağdaş, demokrat(!)  bazı tiplerin ırkçı, cahil, insanlıktan nasibini almamış gibi hakaretleri İle karşılaşıyorsunuz! Hatta Suriyeliler “siz gidin biz bir yere gitmiyoruz” gibi postalar da koymaya başladı bile!

Hangi ülke bu kadar kalabalık sığınmacı kabul eder? Ukrayna’da da savaş var. Erkekleri kaçtı mı savaşıyor değil mi! Hoş o savaşta BOP’un bir başka Lego parçası da konumuz bu değil!!!

Uzun bir girizgâh İle söz konusu

Bugün bir yazı paylaşılmıştı. Suriyelilere güzelleme yapan bir filmden söz ediyordu.

Çok anlamlı ve önemli bulduğum için paylaşıyorum.  Lütfen okuyun ve sizde paylaşın. Ayının kırk oyunu dalda ki elma içinmiş. Asıl hedef Türkiye beyler, gerisi tiyatro!!!

*

Sonunda bunu da yapmışlar arkadaşlar. Senaryo sandığımızdan bile büyük.

Vah garip ülkem. Ne hallere düştük.

Film içinde film..

—————-

Suriyeli göçmenleri Türk toplumuna kabul ettirme çabası uzun süredir devam ediyor. Kimileri bunu muhacir-ensar diyerek dini kavramlarla, kimileri de hümanizm diyerek evrensellikle açıklıyor.

Hepsinin ortak noktası; toplumun hem demografik yapısını, hem sosyal yapısını toptan değiştirmek.

Bunun için birçok adım atıldı. Ama ne yaparlarsa yapsınlar Türk milletine bunu kabul ettiremiyorlar. Bütün parti tabanlarını bir araya getiren tek konu bu. Evet, işler istenildiği gibi gitmediği için yeni argümanları ortaya çıkarmaya başladılar.

Filmlerle bu işi yapabileceklerini düşünüyorlar. Bu hafta iki tane Suriyeli göçmenleri anlatan film piyasaya sürüldü. MUBİTürkiye’de yayınlanan “Müjde” filminde sadece göçmenleri kabul ettirme planını değil, daha derin planlar olduğunu görüyoruz.

Müjde (Lale Mansur), evini taşıttığı Suriyeli bir gence aşık oluyor ve birlikte yaşamaya başlıyorlar. Nasıl iletişim kuracaklarını merak ediyordum, İngilizce konuşarak anlaşıyorlar. Sanki Suriye’den gelenler dil bilen, üniversite mezunu havası yaratılıyor.

Suriyeli genç (Sayyid), Müjde’ye yemekler yapan, ona çok iyi davranan bir erkek olarak seçilmiş. Filmde Türk erkekleri ise ilgisiz olarak anlatılmış, mesela Müjde’nin oğlu bile annesiyle yalnızca telefonla konuşan, taşınmasına bile yardım etmeyen birisi.

Taşınma sahnelerinde Suriyeliler sürekli çalışıyor, ama Türkler tabi ki tembel millet olarak tanıtılıyor. Yemek beğenmeyen, işten kaçan dalavereci Türklere karşı; çalışkan, asil Suriyeliler.

Sayyid “Vatanımı isteyerek terk etmedim” diyor. Ama hikayede görüyoruz ki, sadece vatanını değil, oğlunu bile orda bırakıp gelmiş.

Müjde’nin kendisini eleştiren arkadaşlarına verdiği cevaplar tamamen Türk düşmanlığı üzerine kurulmuş.

“Suriyelilerden önce kendinize bakın” diyerek işin içinden çıkmaya çalışmaktadır.  5 milyon Suriyeli içinde istisnai kötü durumlar yaşanabilir, ama ahlaksız Türkler bunu hep yapıyorlar genel tezi ortaya çıkıyor. Suriyelilerin çocuk tacizlerini savunmak için, gece evden kaçan komşu kızını göstermektedir.

Son sahne, filmin temel amacını ortaya döküyor.

Bu sefer karşımıza linççi Türkler çıkıyor. Masum Sayyid’i ellerinde Türk bayraklarıyla linç etmeye çalışan bir güruh olarak gösteriliyor Türkler. Atılan sloganlar insanlık dışı olarak gösteriliyor.

Bütün olumlu özellikler Suriyelilerde toplanırken, Türklerle ilgili bir tane bile olumlu yönden bahsetmiyor. Bizim sokakta, basında gördüğümüz Suriyeliler kimler o zaman? Suriyelilerin yaptığı taciz, tecavüz, hırsızlık haberlerini her gün basında okuyoruz. Hatta kendi aralarında sokak ortasında çatışmaya bile giriyorlar.

Müjde, bir sahnede Sayyid’e “ Sen başıma gelen en güzel şeysin.” diyor. Lale Mansur ve onun gibi düşünenlerin başına gelebilecek en güzel şey gerçekten Suriyeli göçmenler. İstedikleri Türkiye zaten bu. Türk’ün olmadığı, laikliğin olmadığı bir ülke istiyorlar.

Film boyunca filmde Suriyeli bir kadınla karşılaşmıyoruz. Çocuklar ve erkekler gösteriliyor sürekli.

Suriyeliler Türkiye’ye yayılarak ve izledikleri nüfuz politikasıyla, demografik yapıyı değiştirmeye başladılar.

Bu filmde ise bunun bile yetmediği, Türk-Suriyeli evliliklerin olması gerektiği mesajı veriliyor alttan altta. Toplumsal yapıyı biraz da böyle değiştirelim diyorlar. Doğu ve Güney Doğu’da bunu örnekleri var, Suriyeli kadınlar kuma olarak ikinci, üçüncü eş oluyor. Burada ise tersten bir durum var; erkek Suriyeli, kadın Türk. Hem de büyük şehirde yaşayan okumuş, kültürlü bir Türk kadını.

Bu filmde Lale Mansur’un seçilmesi anlamlı. 2010 yılında yetmez ama evet savunan, Atatürkçüleri tutucu olarak tanımlayan birisi.

Filmde Türk bayrağının ortaya çıktığı sahneyi izlerken, Lale Mansur’un bayrak açıklaması aklıma geldi: “ İç çamaşırı gibi balkonlara, camlara neden bayrak asılır.”

45 dakikalık bir filmi, bu kadar Türk düşmanlığını nasıl sığdırabildiler diyerek hayretle izledim. Filmi izleyenler benim gibi eleştirmek için izlemişler. Bu filme ilginin az olması, bu tezleri topluma kabul ettiremeyeceklerinin bir göstergesidir..

Üç “F”sen en etkili ve en tehlikeli olan “F”ilmlere dikkat edin! Bu film başka film bilin istedim!