Artvin Yusufeli yolu belki de dünyanın en tehlikeli yoludur.!  Bu tehlike Erzurum sınırına kadar devam eder.

Neden çok tehlikeli? Dünyada Bu kadar kısa mesafe içinde bu kadar çok tünelin bulunduğu başka bir dünya coğrafyası bulmak da zordur.  Başka bir tuhaf  durum da şu;

 İlk yapılan tünellerin bazılarında CEP bile yoktur! Traji komik ama gerçek, İlk yaptıkları tünellerin bazılarında CEP yapmayı unutmuşlar!!!!!!

Artvin Yusufeli Erzurum yolunda uzun kısa onlarca tünel var. Bazıları tıpkı Cankurtaran gibi 5 km’ye kadar çıkıyor. Toplamda 40 km kadar tünelle gidiliyor. Açık kalan 35 km ise heyelanlara açık , sık sık taş kayanın düştüğü çok tehlikeli yoldur. Gece Artvin Yusufeli yolculuğunu tavsiye etmiyoruz. Tünellerde ise başka sıkıntılar var. Tünel giriş ve çıkışları normal değil. Kâh bir dönemeçle girersiniz, kâh aynı keskinlikte dönemeçli yolla çıkarsınız. Kâh tünel çıkışında yukarıdan akan taş ve heyelan sürprizi ile karşılaşırsınız.

Bu yolda yolculuk yapanlar adına en güzel açıklamayı Artvin yolunda kaza yapmış Erzurumlu bir kamyon sürücüsü yapmıştı.

Bu sürücü Artvin’den geçmek zorunda kaldığında Artvin sınırında kanyonunu durdurup annesini arıyormuş.

“ Anne Artvin sınırına geldim. Dualarını eksik etme” diyormuş.! Annesi de dua ettikten sonra giriş yapıyormuş.! Artvin’i annesinin duasıyla geçtiğini bu kez geçemediğini söyleyince bu ironiden öte çıplak bir gerçekti.!

Değerli dostlar her ne iş yaparsanız yapın önce o işin ÇED’ini yapacaksınız. Nedir ÇED?

“ÇEVRE ETKİ DEĞERLENDİRME”

Bu bütün dünyada geçerli ve zorunlu bir uygulamadır. Bizde; ‘Siz başlayın, yapın, yarın, yıkın ÇED arkanızdan gelsin..!

Ya da “ÇED’e GEREK YOKTUR” SONUÇ; insan kaynaklı heyelanlar, göçükler, ölümler...!  Gerekçe; KADER!!!!

Değerli dostlar; ÇEP yani Çoruh Enerji  Planı yani baraj projeleri Artvin yollarının tamamını yeniden yapılmasına beden oldu.?Bu hesapsız, ardışık barajlar çöplüğü projesi sadece 5 milyar yaşındaki vadimizi yok etmedi. Korkunç bir mali yük de getirdi.!

Ve daha vahimi Bu yollar yapılırken zemin etüdü yapılmadı. Bu yollar yapılırken ÇED’in yanından geçilmedi.!  Zaten ÇED’leri de ticari amaçlı şirketler yaptırıyor! Düşünün 60’tan fazla tünel, devasa viyadükler yapılıyor ÇED YOK. Bu çevre nasıl etkilenir? Bu doğa, bitki, canlılar, insanlar nasıl etkilenir umurlarında bile değil! Bırakın yolları, inanamayacaksınız  ama 249 metrelik Deriner, 275 metrelik Yusufeli Barajı dahil Çoruh Vadisinde bulunan devasa barajların hiç birinin ÇED’i yok.!  Dolayısıyla başımıza bundan sonra ne geleceği ile ilgili hiç bir bilgimiz de yoktur..!

Bir kere daha Mazlum Çoruh’u, namıdiğer Naci Özen’i  saygıyla, rahmetle anıyorum. Yusufeli/Artvin,  çok kıymetli bir aydınını, bilim insanını, mühendisini, aktivistini, Yusufeli dostu ve vatanseverinin 15 yıl boyunca kulakları yırtan sesini duymadı!

Kulaklarına beton döktü!

Mazlum Çoruh’a “Deli” diyen kendini akıllı sanan cahil makam sahipleri bile oldu!

Mazlum Çoruh hem bu projelere hem de bu bu duyarsız insanlara karşı mücadele ederken, 73  yaşında İTÜ’de yüksek lisansını yaparken, yüksek lisansını bitirme tezini hazırlarken 75 yaşında 19 Ekim 2019 tarihinde gözleri açık aramızdan ayrıldı. Ben çok sevdiği Artvin’in toprağını yanına alarak İstanbul Zincirlikuyu Mezarlığına cenazesine gidip bu toprağı mezarının içine ve üstüne döktüm. O bu toprakların aşığı bir insandı. Bu toprağı hak eden bir aydındı. Tezi için Yusufeli’nin dağlarını gezdi. Derelerin başlangıç noktalarından itibaren su İle birlikte vadilere aktı. Ne yazık ki yüksek lisansını ve tezini bitiremedi. Mekanı cennet olsun. “Kusursuz Enerji Planı” kitabını miras bıraktı.

Şimdi bir zahmet o kitabı bulun ve okuyun. Daha neler neler yaşayacağımızı orada bulacaksınız.! Bir baraj inadı uğruna, İnanın bu baraj olmasa da olurdu,  bir baraj uğruna her şeyi mahvettiniz!  Yusufeli coğrafyasını korkunç bir şekilde yıktınız, parçaladınız,mahvettiniz. Yeni ilçeyi de asrın projesi diye lanse ettiniz.!

İlçeye ulaşım sağlayacak büyük viyadükü bitirmeden ilçeyi taşıdınız. İnsanlar 16 km yolu karanlık ilkel mağaraya benzeyen korku tünellerden, ve ful hatalı yapılmış eğri büğrü yollardan dolaşarak  ilçeye ulaşıyor. Bu tünellerin çoğu korku tüneline benziyor. Her an bir kaza olabilme potansiyeline sahip bir meseleden bahşediyorum aslında.

Ve ne yazık ki korktuğum başıma geldi. Bir gencimiz karanlık korku tünellerinden birinde can verdi.  9 Eylül’de Motosiklet kazası meydana geldi.  Tünelin içindeki kanalın kapatılmaması nedeniyle kanala düştü, 30 yaşında bir gencimiz öldü. 1 gencimiz ağır yaralandı. Beyler o kanal açık olmasa, tünel ışıklı olsa o genç ölmezdi.  Önce siz yol ve tüneli güvenli hale getireceksiniz. Işığı, zemini, uyarı levhaları kısaca ne  gerekiyorsa yerleştirip öyle trafiğe açacaksınız. Sonra hatayı sürücülerde,  araçlarda arayacaksınız. Karanlık tüneller çok tehlikelidir. Hele hele  kanal mazgalların, kapakları yoksa.!

11 yıl önce benzer bir şekilde Işık’ları ve kanal kapakları olmayan Melo Tüneli’nde meydana gelen trafik kazasında Artvin’in en usta şoförlerinden biri olan Hasan Öngüner öldü. O zamanın Şoförler Odası Başkanı Ahmet Alpaslan ve yönetim kurulu o tünelin girişine siyah çelenk bıraktı. O ölümlü kazadan sonra tünel ışıklandırıldı. Ama Hasan abiyi geri getirmedi..! O Haberi bu linke tıklayın ve okuyun

http://old.08haber.com/haberGoster.php?hid=7415

Bugün Ahmet’in öldüğü tünele de siyah bir çelenk bırakma görevimiz vardır ki başka Ahmetler, başka masum insanlar ölmesin..!

Zaten asıl sorulması gereken can alıcı soru şu olmalı; Yusufeli halkının yürüyüş yaparak protestolu itirazına rağmen, İlçeye ulaşımı sağlayacak ana köprü büyük Yusufeli Viyadüğü bitmeden ilçeyi niye taşıdınız? Aceleniz neydi? İnsanlara bu kadar eziyeti neden yaptınız? Geçen yılı yeni ilçede geçirenler adeta kömür dumanından boğuldu! Bir sürü alt yapı sorunu yaşadı.

Değerli dostlar; 28 Ağustos’ta Artvin ziyareti için İstanbul’dan gelen Artvinliler Hizmet Vakfı Yönetim Kurulu Üyeleri, Artvin’in tüm ilçelerini ziyaret etti. Programda olduğu halde Yusufeli’ne gidemedi. Çünkü Yusufeli’ne gidileceği gün heyelan geldi, yol kapandı. Bu ziyaret gerçekleşemedi.

Başkan Esen Yağcı ve yönetim kurulu bundan dolayı büyük üzüntü duydu. Ama yapacak bir şeyleri de yoktu. Programa uymak gibi bir zorunlulukları vardı. Ziyaret bir başka zamana kaldı.

Ne yazık ki ölen öldüğü ile kalıyor. Anaların ciğeri dağlanıyor. Ömür boyunca yanıyor.!

Buna sessiz kalmak için yüreğin taş olması gerekiyor. Ben hep yazdım, yine yazacağım. Mazlum Çoruh bana, sesim,  nefesim sensin. Bayrağı devralacak ve insanları uyarmaya devam edeceksin demişti.

Bu hem çok değer verdiğim bir büyüğümün Mazlum Çoruh’un vasiyeti hem de zaten gazetecilik mesleği gereği asli vazifemdir.

Ömrümün sonuna kadar da yazacağım. Benden sonra bu zorlu ama onurlu görevi kime devrederim henüz bir isim yok. İnşallah böyle biri çıkar...!