Türk Eğitim-Sen Artvin Şube Başkanı Hüseyin Aydın, öğretmenlik mesleğinin saygınlığına zarar verdiğini söylediği okul, kurum yönetici görevlendirmeleri ve öğretmen atamalarında mülakatın kaldırılması gerektiğini vurguladı.

DURDURALIM BU FACİAYI DURDURALIM BU FACİAYI

Mülakatın eğitimde başarıyı ve kaliteyi düşürdüğünü belirten Aydın, “2023 Yılı Milli Eğitim Bakanlığına Bağlı Özel Program ve Proje Uygulayan Eğitim Kurumlarına Öğretmen Atama ve Yönetici Görevlendirmesine İlişkin Kılavuz yayımlandı. Başvuru şartlarına baktığımızda yine objektif bir kriter olmadan ya da yazılı sınav yapılmadan Türkiye’nin en yüksek puanla öğrenci alan okullarına yönetici görevlendirmesi ve öğretmen ataması yapılacağını görüyoruz. Proje okullarına öğretmen atamaları ve yönetici görevlendirmeleri mutlaka sınav esasına göre yapılmalıdır. Yine 9 Temmuz tarihinde yapılacak MEB Görevde Yükselme Sınavı öncesinde bir sendikanın vaatleri, tehditleri ayyuka çıkmıştır. Oysa bu sürecin sadece sendikal taassup, baskı ve dayatmadan arındırılarak, sadece yazılı sınav puanı dikkate alınarak sonuçlanması eğitim hayatımızın geleceği için paha biçilemez önemdedir.” dedi.

“Öğretmen atamaları sadece kadrolu olarak yapılmalıdır”

Öğretmen atamalarının sadece kadrolu olarak yapılması gerektiğini sözleşmeli ve ücretli istihdama son verilmesi gerektiğine işaret eden Aydın, “Seçim öncesinde sözleşmeli öğretmenler kadroya geçirilirken, bu uygulamanın kalıcı hale getirilmesi, bundan sonraki tüm alımların kadrolu olarak yapılması taleplerimiz arasındadır. İnsan hakkı ihlali olan, ekonomik çaresizliği merkezine alan, modern kölelik anlayışıyla yürütülen ücretli öğretmenlik uygulaması da tamamen kaldırılmalıdır.” diye konuştu.

“Yeni dönemde Meslek Kanunu’nda sınav şartının kaldırılması için mücadele edeceğiz”

Öğretmenlik Meslek Kanunu’nda sınav şartının kaldırılması için mücadeleye devam edeceklerini vurgulayan Aydın, “Sendikamızın öncelikli talebi kanunun öğretmenlerin muhatap olduğu tüm mevzuatı ve süreçleri ihtiva etmesi ve kariyer basamakları belirlenirken sınav şartının kaldırılması, unvanların tecrübeye göre verilmesiydi. Bu talebimiz bugün de geçerliliğini korumaktadır. Sınavın sadece bilgiyi ölçtüğü, oysa öğretmenlik mesleğinin bilmenin yanı sıra bilgiyi öğrencilere aktarma, öğretme mesleği olduğu göz önüne alındığında tecrübenin, kıdemin çok daha önemli olduğu bir gerçektir. Bu itibarla 5 yılını doldurmuş öğretmenlerimiz uzman, 10 yılını doldurmuş öğretmenlerimiz başöğretmen olarak değerlendirilmelidir. Bilindiği gibi 19 Kasım tarihinde uzman öğretmenlik/başöğretmenlik sınavı yapılacaktır. Türk Eğitim-Sen olarak “deneyim” ölçüt alınarak, yeni eğitim-öğretim yılında sınavın kaldırılacağı müjdesinin verilmesini istiyoruz. Ayrıca seçim öncesinde önceki Milli Eğitim Bakanı tarafından vaat edilen uzman öğretmenlik için 10 yıllık kıdem şartının 5 yıla indirilmesi, kıdem yılı 20 yıl ve üzeri olan uzman öğretmenlerimizin başöğretmen olmak için uzmanlıkta bekleme süresi olan 10 yılın kaldırılması, doktora mezunu öğretmenlerimizin doğrudan başöğretmen olması gibi düzenlemeler hayata geçirilmelidir. Milli Eğitim Bakanı Prof. Dr. Yusuf Tekin’in “devlette devamlılık esastır” ilkesini esas alarak, bu sözleri yerine getirmesini bekliyoruz.” ifadelerini kullandı.

“Zamlı maaş girmeden alım güçleri azalmıştır”

Eğitim çalışanlarının maaşlarında enflasyon farkının eklenmesi gerektiğini sözlerine ekleyen Aydın, açıklamasında şunları da söyledi:

“Eğitim çalışanlarının ücretleri tıpkı diğer memurlar gibi çok düşük düzeydedir. Enflasyon, gıda, giyim, kira gibi giderlerin önlenemez yükselişi, döviz kurlarındaki artışlar maaşları eritmiştir. Bilindiği gibi Cumhurbaşkanı Erdoğan seçim öncesinde en düşük memur maaşının 22 bin TL’ye çıkarılacağı sözü verdi. Nitekim şu anda memur maaşları konusunda bir çalışma yürütülüyor. Beklentimiz bu söz yerine getirilirken, diğer memur maaşlarının da rencide edilmeden yükseltilmesidir. Üstelik bu sözün verildiği dönemde 22 bin TL 1.158 dolara tekabül ederken, bugün 929 dolara denk gelmektedir. Dolayısıyla çalışanların cebine henüz zamlı maaş girmeden, alım güçleri azalmıştır. Bu noktada talebimiz, geride kalan dönemde uğradığımız gelir kaybını telafi etmek için en düşük memur aylığı 22 bin TL’ye seyyanen artış ve refah payı ile yükseltildikten sonra, bunun üzerine Toplu Sözleşme hükmü gereğince maaşlarımıza ikinci altı ayın yüzde 6 artışı ve enflasyon farkı da eklenmesidir. Tüm kamu çalışanlarının, eğitim çalışanlarının insanca yaşaması için bu, en makul çözümdür. Unutulmamalıdır ki; eğitimde başarı, rekabet, verim hedefliyorsak, bunun ön koşulu mutlu öğretmenler, huzurlu eğitim çalışanlarıdır. Ay sonunu nasıl getireceğini düşünen ya da çocuklarına mevcut ekonomik koşullarda nasıl bir gelecek kuracağını planlayan, aklı fikri hesap kitapta olan eğitim ordusuyla geleceği inşa etmemiz mümkün değildir.”

Emine OCAKÇI

Editör: Editör Masası