Bir bayramı daha geride bıraktık... Bayramlar bize birlik, beraberlik, hoşgörü ve yardımlaşmayı hatırlatan özel günlerdir. Diğer günlerden farklı olan bir heyecan, sevinç insanın içini kaplıyor bu günlerde. Bayramların tadını almak istiyorsanız muhakkak yaşlı bir amca veya teyzenin elini öpün, hayır duasını alın derim. Sonra keyifli bir sohbet açın sizlere neler anlatacağını tahmin dahi edemezsiniz. Yaşlı insanların yaşanmışlıklarını dinlemek benim keyif aldığım nadir durumlardandır. Onları dinlerken adeta zamanda yolculuk yapıyor hayal dünyamda canlandırıyorum anlatılanları. Hele de birlik beraberlik ve işin içinde sevda varsa tekrar tekrar aynı hikayeleri dinlemekten asla bıkmam. Ayrıca o yaşanmışlıklar birer kılavuz oluyor insana… Benzeri durumda ne yapmak gerekiyor insan ders çıkarıyor. Bir bayram günüydü huzurevini ziyarete gittim memlekette. Birbirinden şirin insanlar heyecanla birilerini bekliyordu. Çok üzülürüm tabi böyle durumlara bir süre de etkisini üzerimden atamadım. Bir teyzenin yanına oturdum elini öptüm hayır duasını aldım. Gözleri doldu ağlayacak gibi oldu. Nedenini sordum bu mahzunluğun “benim de torunlarım var ama beni tanımıyorlar bile” dedi. O an keşke torunlarını getirip tanıştırabilseydim diye geçirdim içimden. Hikayesini anlatmaya başladı eşiyle görücü usulü evlenmiş ama sonradan birbirlerini çok sevmişler. Eski zaman hikayesi ma aile bir arada yaşıyorlarmış. 4 göz evde 10 insan yaşamışlar sonra çoluk çocuk derken kalabalık olmuşta olmuş. Kayınpederi biraz zalim insanmış tat vermemiş hiç. Eskilerin de sabrı mı mecburiyeti mi bilemem ama katlanıyorlarmış her şeye… Kayınpederi vefat ettikten sonra biraz rahat yaşamaya başlamış öyle diyordu. Ama rahmet okumayı da eksik etmedi. Buradan bile kendime çıkaracak çok dersim olduğunu anladım. Bir insan bir insana ne kadar zulüm ederse etsin sonunda hakkını helal eden sen oluyorsun helallik alacak olan değil. Bu bile insana manevi bir huzur katıyor… Teyze anlattıkça ben hayal dünyamda o dönemleri canlandırıyordum. Sanki film gibiydi. Senaryoyu anlatıyor ben kafamın içinde oyuncuların karakterlerini belirliyor oynatıyordum. Eşi ile sevgisini anlattı sonra. Pek bir beyefendiymiş rahmetli. “Çabuk aldı hayat onu benden” diyor. “Şöyle karşılıklı rahat bir çay içemedik ama bana huzuru gözlerinden akıtırdı” dedi. Zaman zaman bağdan bahçeden çiçek koparır cebinde getirirmiş. Yaprakları kopmuş ezilmiş olsa da benim için dünyadaki her şeyden daha kıymetli olurdu o çiçek derdi. Şimdilerde tatmin olur muyuz biz bir dal kuru çiçeğe? Eskiden yokluk varmış, çile varmış ama insanlar buna rağmen mutlu olmanın yolunu buluyormuş. Şimdi ise varlık var ama insanlar mutlu değil. Tatminsizlik var. Çileli yaşamından bahsetti teyze ne görmüş geçirmiş anlattıklarının yarısı bile değildir hayatında yaşadıkları. Biraz konuyu dağıtmak istedim “bayramlar nasıldı onu anlat” dedim. Bir bayram eşi şehre gidip ona elbise almış. Büyük heyecanla anlatıyor sanki o günü yaşıyor gibiydi. Çiçekli kolları büzgülü  bir elbise almış eşi. “Bu adam nasıl bu kadar güzel şey alabildi hayret ettim” dedi. Ama giymek nasip olmamış elbiseyi. Çok yakın komşusu beğenmiş kendisinin giyeceği olmadığı halde ona vermiş. “Ama senin yok neden verdin ki” dedim. “Senin bir dolap giysin vardır değil mi” dedi. “Evet dedim çok var. Sizin zamandaki gibi yokluk yok” dedim. “Sen o dolaptan bir parça kıyafeti birine versen senin için iyilik etmiş ya da yardımlaşmışsın hissiyatı pek oluşmaz ama yokken vermenin verdiği o his insanı daha çok mutlu ediyor” dedi. Hiç bu açıdan düşünmemiştim. Ama elbisesini verdiği için hala mutluydu. Ne kadar güzel yürekli insan dedim içimden. Sonra dayanamadım bu kadar iyi yürekli insanın burada ne işi var dedim patavatsızca… İnsan iyiliklerini heybesine koyar ahrete götürür. Ben iyiyim diye hayat da bana iyi olacak diye bir kural yok. Mühim olan bu hayatın zorluklarının üstesinden kalbini bozmadan gelebilmek gibi bir cümle kurdu. Ne kadar da tesirli konuşuyordu. Hatip gibi… Tesiri altına almıştı beni… Çocukları varmış yanlış hatırlamıyorsam 4 ya da 5 tane. Okumuşlar başka şehirlerde yaşıyorlarmış. Kiminin eşi istememiş kimi ise bakmak… O da çocuklarına biraz kırgın ama o mağrurluğu bırakmadan devlet kapısı bana bakar siz mutlu olun demiş ve gelmiş huzur evine. Hem burada çok iyi arkadaşlarım var demişti. Bir bir tanıştırıp her biriyle şakalaşmıştı. Gözlerinden kalbinin kırık olduğunu okuyabiliyordum ama elimden hiçbir şey gelmiyordu…

*

Bayramdan girdik konu nerelere geldi… Bayramlarda ya da sıradan günlerde gidin yaşlıları ziyaret edin. Bilakis huzurevlerinin kapısını çalın. Sadece farklı bir çift göz ve sohbet edecek yeni bir insan istiyorlar. Kendi yaşlılığımızı düşünerek bugünden yatırım yapalım.. Sevgilerimle….